Bütün dünyada ortak bir acı olup insanlığın tamamına aynı hissiyatı verebilen nadir anlar vardır. 28 Temmuz gecesi başlayan ve Türkiye’nin birçok iline sıçrayan orman yangınları faciası da bizim ömrümüz içerisinde bu karelerden birisi.

28 Temmuz ve sonrası, geçtiğimiz seneler içerisinde COVID-19 salgını ve etkileriyle boğuşan insanlığın ortak kimliğinde ormanlık alanların, doğanın, bize ev sahipliği yapan dünyanın ve en masum hayvanlarının çığlığı ile bir sızı olarak kaldı. Bunlar, insanlığın belki de en hassas olduğu birkaç konu çünkü, tüm ihtişamı ve özverisiyle doğa ana, dünya ve toz değmemiş masumiyeti ile hayvanları.

Biz de geçtiğimiz sene orman yangınlarının başladığı günlerde sürece yakinen tanıklık ettik. Doğal ya da insan elinden sebeplerle evimizin ve varoluşumuzun temeli doğa, karşımızda çaresiz ve ızdırap içerisinde acı çekmekte, yok olmaktaydı.

Bu acının bir görüntüsü vardı. Sizler de bizim gibi doğa ananın gözlerine baktınız, bir şeyler yapmak istediniz.

Bu acının bir sesi vardı. Halen daha o facianın görüntülerini izlerken içimize işleyen hayvanların çığlıklarını ve ağaçların tutuştuğu sesleri bizler gibi yüreğiniz parçalanarak dinlediğinizi biliyoruz.

Bu süreç içerisinde toplumsal olarak sağlanan birlik ve ortak refleks belki de insanın varoluşundan bu yana sahip çıkmaya çalıştığı değerlerin ve benliklerine yönelttikleri soruların cevaplarını barındırıyordu.

Gözlerini karartarak kendini facianın içerisine atan insanlar, gece gündüz uyumadan yangının söndürülmesine ve hayvanların güvenli alanlara taşınmasına çabalayan isimsiz yüzlerce kahramana şahitlik ettik. Yangının en can alıcı bölgelerinde hayvanlarını terk etmeyen ve onlarla ölmeyi göze alan kahramanları, vatanlarından yüzlerce kilometre yol kat ederek dünyamızı kurtarmaya çalışan gerçek kahramanlar…

Bu yangın bilincimizden silinmeyecek hatıralar ile son buldu ve yaralarımızın sarılması gerekiyordu. Bizde bir aile olarak, birey olarak ve her şeyden önce birer sanatçı olarak bu yaraların sarılmasına yardımcı olmak istiyorduk. Çünkü insanoğlu ürettikleri ile var olduğunu hissedebiliyor ve var oldukça geride güzel hatıralar biriktirebiliyordu.

Bazen doğa ananın bugüne dek bizlere cömertçe sunduğu fedakârlığını, aynı fedakârlık ve özveri ile geri vermemiz gerekiyor. Bu hissiyatla nasıl faydalı olabileceğimizi düşünürken doğanın ihtişamını ve bu facianın hikâyesini iki farklı sanat disiplini ile bir koleksiyonda birleştirmeye karar verdik. Bu koleksiyonu da bir gelir metoduna dönüştürerek elde edilecek kazanç ile de ormanlık alanların tekrardan yapılandırılması ve zarar gören canların tedavileri ve evlerine dönebilmesi için çalışmalar yapılmasını sağlamaya karar verdik.

Biz iki sanatçı, bir aileyiz.

Ben Gökhan Doğan, bir dijital Sanatçıyım. 10 seneyi aşkındır uluslararası birçok festival ve projede yer aldım, sergilenmelere sahip oldum. GDDART Dijital Sanat Stüdyoları ve Banliyo Ses ve Müzik Stüdyosu’nunda kurucu ortağıyım. Halen İstanbul, Kadıköy merkezli çalışmalarıma ve eser deneyim üretimlerime devam ediyorum.

Eşim Özge Doğan, bir müzisyen. Aktif olarak sahne almaya devam etmesinin yanı sıra müzik öğretmenliği de yapmakta. Beste, aranje ve eser üretimlerinin yanı sıra beraber, deneyimlenebilir çağdaş sanat ve dijital sanat performanslarında da üretimlerde bulunmaktayız.

Geyikli Gece ismi benim de başucu şiirlerimden birisi olan Turgut Uyar’ın muhteşem dizelerinden geliyor. Seneler önce bu dizelerin bende uyandırdığı alternatif bir gerçeklik manzarası ile bu şiiri görsel olarak yorumlamıştım. Başka gerçekliklerin mümkün olmasını istediğimiz günlerde geyik figürünü bu koleksiyonun baş kahramanı olarak konumlandırmak istedim.

Buradan yola çıkarak yapay zekâ sistemlerine Marmaris orman yangınlarının en çarpıcı görsellerini işleterek Geyikli Gece figürleri ile birleştirdik. Çeşitli yazılım araçları sayesinde elde ettiğimiz görselleri hareketlendirdik ve hikâyelerimizi parça parça anlatmak istedik.

Bu koleksiyonun hikâyesini ve doğa ananın çığlıklarını Özge’nin yorumlarıyla müzik eserlerine çevirdik. Süreç içerisinde kontakt mikrofonlar yardımı ile ağaç ve toprağın titreşimlerini ses frekanslarına çevirdik ve müzik aranjelerimiz içerisinde kullandık.

Ortaya 50 parçadan oluşan bir dijital sanat eseri koleksiyonu çıktı. Bu koleksiyonu 10’ar parça olarak 28 Temmuz’da başlayarak her perşembe günü 5 hafta içerisinde yayınlayacağız.

NFT dünyası ve Geyikli Gece

Lokal ve global olarak hali hazırda devam eden organizasyonlar ve destekler zaten var. Biz NFT dünyası ile bu amaca bambaşka bir paydada ve kitlede değer yaratabileceğimizi ve fon biriktirebileceğimizi düşünüyoruz. Bütün insanlığın ortak mirası olan Dünya için sınırsız ve açık deniz bir platformda NFTPrime’ın da desteği ile dikkat çekebileceğimize inanıyoruz. Platform ve iletişim destekleri ile yanımızda olan NFTPrime eserlerin satışı ve aktarımında oluşacak geliri sürece bağışlayarak bu farkındalığın bir parçası olacak.

Bu süreçte elde ettiğimiz gelirden oluşacak kazancı www.badqode.com üzerinden sizlere tüm belgeleri ile sunuyor olacağız. Sürecin sonunda oluşan fonu, belirlediğimiz yerel kuruluşlar ve veteriner hekimlere takibinde olarak paylaşacağız, sonuçlarını da hepimiz ile sosyal medya üzerinden paylaşıyor olacağız.

İnsanlık olarak ortak hikâyelerimizde ve yaralarımızın sarılmasında ne kadar hızlı organize olup nasıl sonuçlar elde ettiğimizi defalarca deneyimledik. Siz değerli sanatseverler de sürecimize iletişiminde ve insanlara ulaşmasında destek olarak, sosyal medyadan bizi ve koleksiyonun gelişmelerini takip ederek, eserleri satın alarak destek olabilirsiniz.

Bizlerle bu süreci değerli kılan bütün takipçilerimize ve dostlarımıza teşekkür ederiz.

Özge Doğan
Gökhan Doğan